Diş Beyazlatma Hakkında Bilmeniz Gereken Her Şey
Diş Beyazlatma - Bleaching Ne Demektir?
Diş estetiği söz konusu olduğunda en sık uyguladığımız işlemlerden biri diş beyazlatmadır. Hastaların son yıllarda özellikle daha beyaz, daha parlak ve estetik dişlere kavuşma beklentisi arttığı için, hem beyazlatmada kullanılan materyaller ve sistemlerde hem de beyazlatma uygulamalarında ciddi bir artış söz konusu olmuştur. Beyazlatmada kullanılan birçok farklı materyal vardır. Bunlar; evde uygulanabilen diş macunları, jeller ve bantlar, ve ayrıca profesyonel olarak diş hekimlerinin kliniklerinde uygulanan beyazlatma sistemlerinden meydana gelir. Bizim uyguladığımız beyazlatma sistemleri, hastalarımızın beklentileri ölçüsünde farklılık göstermektedir. Buna göre, vakit sıkıntısı olmayan, klinikte koltukta oturmaktan hoşnut olmayan hastalarımıza ev tipi beyazlatma, acil beyazlatma ihtiyacı hisseden ve plak takmaktan hoşnut olmayan hastalarımıza ise ofis tipi beyazlatma uygulamaktayız.
Diş Taşı Temizliği ile Beyazlatma Farkı
Çoğunlukla diş taşı temizliği ile karıştırılmasına rağmen aslen diş beyazlatma tamamen farklı bir uygulamadır. Diş taşı temizliği yani detertraj olarak adlandırdığımız tedaviler, 6 aylık kontrollerde planladığımız, ağzınızda var olan tükürük ve besin plaklarının birlikte çökelmesi ile oluşan diştaşlarının temizlenmesi, hem dişeti altı hem de görünen diş yüzeylerinden bu taşların kaldırılması ile sonrasında yüzeyde meydana gelen pürüzlü diş dokusunun cilalanarak düzeltilmesi ve lekelerinden arındırılmasından oluşur. Birçok hastada tek başına diş taşı temizlenmesi ve yüzey cilalanması işlemi diş rengine etki edebilir. Ancak bu hastalarda asıl fark edilen diş renginin beyazlaması yani açılması değil, diş yüzeyinde meydana gelen lekelerin temizlenmesi sonrasında diş renginin göze daha açık görünmesinden kaynaklanır. Ağız hijyeni yüksek olan ve dişlerinde lekelenme olmayan hastalarda ise dışarıdan bakıldığında diştaşı temizliği neredeyse hiçbir değişiklik meydana getirmez. Beyazlatma işlemi temelde, diş yüzeyine sürülen beyazlatma ajanları sayesinde varolan diş renginin açılması ile gerçekleşir. Bu aslında kimyasal bir işlemdir.
Neden Diş Beyazlatma?
Estetik ve kozmetik işlemler dışında beyazlatma işlemi gerekli gördüğümüz hastalarımıza beyazlatma işlemini öneriyoruz. Örneğin;
- Dişler sürmeden evvel kullanılmış olan tetrasiklin gibi antibiyotikler, sürdükten sonra dişlerde renklenmeler meydana getirmiş olabilir.
- Yine dişler sürmeden evvel, bazı genetik faktörler de diş renklenmesine sebebiyet verebilir.
- Sürme aşamasında aşırı flora maruz kalan dişlerde renk değişiklikleri oluşabilir.
- Dişler sürdükten sonra ise, genellikle travma gören dişlerde iç kanama sonrası renk değiştirmesi en sık karşılaştığımız durumdur.
- Eski amalgam dolgular da uzun süre ağızda kaldığında diş içinden dışarıya yansıyan renklenme meydana getirebilirler.
Tek ya da birden fazla dişin renk değiştirmesi durumlarında uygulanan beyazlatma işlemi, kozmetik açıdan dişlerin beyazlatılmasından farklı olacak şekilde dişlerin dış yüzeylerine değil, kanal tedavisi sonrası dişin ağızda görünen kısmının içine uygulanır. Üzeri dolgu ile kapatılarak bekletilmek suretiyle istenilen seviyeye kadar renk değişimi alınabilir. Dişlerin içlerinden değil de dışlarından kaynaklanan renklenmeler ise; çay,kahvei kırmızı şarap, kola, metal tuzları ve kötü ağız hijyeni sebeplerinden kaynaklanmaktadır. Bu renklenmelerin bir kısmı diş fırçalamak ya da diştaşı temizliği gibi mekanik işlemlerle temizlenebilse de rengin açılması yalnızca beyazlatma ile mümkün olur. Diş rengi temel olarak, her ne kadar halk ağzında mine tarafından belirlenir gibi bilinse de aslında mine dokusu transparan olduğundan, altındaki dentin tabakası tarafından belirlenir. Beyazlatma işlemi temel olarak minenin dış yüzeyine kimyasal ajanların uygulanarak mine ve dentin dokusunun derinlerinde bir oksidasyon meydana gelerek organik pigmentlerin renklerinin açılması ile gerçekleşir. Beyazlatma işlemini genellikle daha anlaşılabilir olarak anlatmak gerekirse; diş 3 boyutlu olarak düşünüldüğünde aslında 3 tabakadan meydana gelir. En üstteki mine, altında dentin en içte de sinirler yer alır. Merkezdeki sinirlerden en üstteki mine tabakasına kadar, aynı güneş ışınlarına benzer şekilde, tübüller uzanır. Bu tübüller, mine tabakasına uzandığında ağızları organik materyallerle kapalı halde olduğundan herhangi bir rahatsızlık hissedilmez. Beyazlatma işleminin yaptığı ise; bu tübüllerin içindeki koyu renkli organik materyalleri, tüplerin içlerine girerek, aynı halı şampuanı gibi köpürmek suretiyle dışarı atmaktır. Bu işlem sonrası tübüllerin ağzı açılır ve genellikle hastaların nadir de olsa beyazlatma sırasında ve sonrasında hissettiği hassasiyet meydana gelir.
Tübüllerin ağızları beyazlatma işlemini takiben biyolojik olarak tükürük ve gıdalar ile içecekler ile yeniden kapanır. Ancak bu süreçte, ki yaklaşık 1 hafta olarak belirliyoruz, koyu renkte dişin rengini koyulaştırabilecek şeyler yenilip içildiğinde tübüller yeniden koyu renkle dolma riskini taşır. Bu koyu renkleri; çay, kahve, kola, sigara, kırmızı şarap, nar suyu, şalgam suyu, salçalı sulu yemekler gibi beyaz tshirt üzerinde leke bırakacak şeyler gibi düşünebiliriz. Tübüllerin bu kapanma süreçleri boyunca yenilecek içilecek açık renkli gıdalar ise içlerini açık renkle dolduracağından beyazlatmanın daha uzun süre açık rengini koruduğunu gözlemliyoruz. Mesela, süt, ayran, yoğurt bunların başında gelir. Benim hastalarıma önerdiğim, beyazlatma sonrasında sütle gargara yapmaktır. Biraz evvel de değindiğim gibi beyazlatma işlemi, klinike tek seansta, evde plaklarla ya da hastalarımızın beyazlama ihtiyacına göre kombine olarak planlanabilir. Burada temel konu, hastamızın beklentisi ve zamandır. Hızlı bir şekilde beyazlatma ihtiyacı olan hastalarımızda; ofis tipi beyazlatma dediğimiz, tek seansta klinikte birebir hekim tarafından yapılan uygulamayı tercih ediyoruz. Bu tip beyazlatmada; kullandığımız beyazlatma jelinin içindeki beyazlatma ajanı konsantrasyonu (yaklaşık %30-35 hidrojen peroksit) evde hastalarımızın kendilerinin plaklarının içine uyguladığı beyazlatma jellerinden çok daha yüksek olduğundan kontrollü bir şekilde uygulanma mecburiyeti vardır.
Ofis Tipi Beyazlatma
Ofis tipi beyazlatma, genellikle beyazlatma ajanlarına ek olarak, beyazlatmayı başlatan ve hızlandıran ve ayrıca etkinliğinin artmasına sebep olan yani peroksitlerin aktivasyonunu sağlayan bir ışık cihazı ile kombine şekilde gerçekleştirilir. Basit bir şekilde anlatacak olursak; hastamızın beyazlatma işlemine başlamadan mutlaka diştaşlarından arındırılmış olmasına dikkat edecek şekilde, öncelikle yanak ve dudaklarını beyazlatma ajanından korumak amacı ile bir ekartör yardımı ile dışa doru itiyoruz. Bu ekartör beyazlatma işlemi sırasında ağızda kalıyor. Sonrasında ışının geleceği sert dokular yani dişler dışındaki pembe dokuların tamamını ışından izole ederek, gaz tamponlar, özel korumalar ve dişeti üzerinde sertleşen özel jeller ile kapatıyoruz. Dolayısı ile ışık yalnızca beyazlatma ajanının sürüldüğü diş yüzeylerine etki ediyor. Yalnızca ışık olarak bahsetmemize rağmen, bu peroksit aktivasyonu aynı zamanda belirli tür lazerler, plazma ark lambalar ve belirli tür kuartz halojen ve kızılötesi lambalar ile de gerçekleştirilebiliyor. Bu lambaların özelliği dalga boylarının normal ışıktan farklı olması ile aktivasyonu gerçekleştirmeleri. Lazer ışınlarının beyazlatmada kullanımları ile ilgili olarak bazı araştırmalar yan etkiler gösterdiğinden biz kliniğimizde yükse dalga boyuna sahip ışık kullanarak beyazlatma işlemi yapmaktayız.
Ev Tipi Beyazlatma
Bir diğer beyazlatma şekli ise; hastamızın tek seans yerine birkaç farklı kere uygulayarak, kendinin ev konforunda sağladığı beyazlatma olan ev tipi beyazlatmadır. Hastamıza özel olarak alt ve üst çenelerden alınan ölçülere birebir uyacak şekilde, hazırlanan şeffaf plastik plaklar içine uygulanır. Alt ve üst görünen tüm dişlerin içine rezervuarlar hazırlanır ve plak teslimi sırasında hastamıza ne kadar beyazlatma jelinin plağın neresine uygulayacağı titizlikle anlatılır. Fazla jelin temizlenmesi ve özellikle plağın ağızda kalma süresi çok kritiktir. Ofis tipi beyazlatmada, kontrol hekimde olduğundan meydana gelebilecek komplikasyonlar neredeyse yok denilecek kadar az olsa da, ev tipi beyazlatmada hekim, hastasına uygulama ile ilgili tüm bilgileri hem sözel hem yazılı olarak verse bile komplikasyonlar olması muhtemeldir.
Daha Fazla Jel Kullanmak Daha Hızlı Beyazlatmaz
Ev beyazlatmasında en sık karşılaştığımız durum, hastamızın kullanması gerekenden daha fazla jel kullanarak daha hızlı beyazlatma sağlayacağını düşünmesidir. Bu inançla, plak içine normal miktardan daha fazla jel konulduğunda, jel dişi beyazlatmak yerine, rezervuardan dışarı doğru dişetine taşarak, konsantrasyonu düşük olmasına rağmen (%15-20 karbamid peroksit) dişetinde yanıklar meydana getirebilmektedir. Burada asıl bilinmesi gereken, kullanılan jelin miktarının değil, içeriğindeki beyazlatma ajanının miktarının beyazlatma üzerine etkisinin olduğudur. Fazla jel yalnızca dişetinize negatif etki yapar.
Ev beyazlatması, ofis tipi beyazlatmaya göre daha uzun süren bir işlemdir. Klinikte uygulanan beyazlatmada neredeyse hastaların %90 ında tek seansta beyazlatma sağlayabiliyoruz. İnatçı vakalarda iki ayrı seans uygulaması ile istenilen sonuca varabiliyoruz ancak ev tipinde, öncelikli olarak uzun süre kullanım sözkonusu. Size verilmiş ajanın konsantrasyonuna göre hekiminiz size bilgi veriyor. Örneğin, gün aşırı olacak şekilde, maksimum günde 5 saat kullanın. Eğer süreyi aşacak olursanız hassasiyet yapma riski var. Bu durumda bir diğer uygulamaya kadar beklemeniz gerekiyor.
Beyazlatma işlemi maliyeti yüksek bir işlem olduğundan son yıllarda daha düşük maliyetli olan ve eczaneler ya da güzellik ürünleri marketlerinde karşımıza çıkan farklı beyazlatma ürünleri piyasaya çıkmıştır. Bunlara örnek olarak, beyazlatıcı diş macunları, diş vernikleri, beyazlatıcı sakızlar verilebilir. Yapılan çalışmalarda bazı ürünlerin etkilerinin gözle görülür oranda diş beyazlatmasına sebep olduğu gösterilmiştir. Bir diğer ürün ise, dişler üzerine yapıştırılan beyazlatma bantlarıdır. Bu bantlar %5-6 oranında hidrojen peroksit ile en düşük konsantrasyonlu ürünlerdir. 14 gün boyunca günde 2 kez ve 30ar dakika olarak kullanımı önerilir.
Diş Beyazlatmanın Yan Etkileri Nelerdir?
Beyazlatma işleminde en sık karşılaştığımız yan etki hassasiyet. Çoğunlukla yeni ortodontik tedavisi bitmiş hastalarda, minenin ince ve çatlakları çok olduğu hastalarda, ve hali hazırda hassasiyet problemi olan hastalarda işlem sırasında ve sonrasında hassasiyet olasılığı bulunuyor. Hassasiyet meydana gelen hastalarımıza önerimiz flor uygulamaları ile hassasiyet giderici diş macunları oluyor.
Herhangi bir problemi olmayan normal hastalarda ise genellikle hassasiyet çok nadir. En fazla hissedilen noktasal bir sızı oluyor. Beyazlatma sonrası ise, en fazla karşılaştığımız hassasiyet birkaç saat içinde kendiliğinden kayboluyor.
Bir diğer yan etki ise daha çok hastaların evlerinde uyguladıkları beyazlatma tipinde fazla ajanın taşmasıyla meydana gelen dişeti irritasyonları. Bunu engellemek için hekiminizin anlattığı uygulama şeklinde şaşmamak çok elzem. Yapılan bazı araştırmalar yüksek konsantrasyonlu beyazlatma ajanlarının mine yüzeyinde pürüzlülük meydana getirdiğini söyler, ancak günümüz bilgilerinde hekim kontrollü ve uygun konsantrasyonlarda kullanılan karbamid peroksitlerin mine yüzeyine hiçbir negatif etkisi olmadığı kanıtlanmıştır.
Diş Beyazlatma Kimlere Etki Etmez?
Doğal dişleri olan hastaların neredeyse %95 inde diş rengi mutlaka açılıyor. Açılma miktarı ise kişiden kişiye değişen bir durum olmakla beraber, beyazlatma öncesinde size bu renkten bu renge kadar açılması garanti diye bir bilgi vermemiz imkansız çünkü organik materyal farklı tepkiler verebiliyor. Ancak renginde hiç değişiklik olmayan bir hastayla henüz hiç karşılaşmadık. Ancak eğer dişlerinizin ön yüzlerinde kompozit dolgular, kompozit laminalar, porselen laminalar ya da kaplamalar bulunuyorsa, bu durumda beyazlatma jelinin hiçbir etkisi olmaz. Özellikle gülüş tasarımı gibi bir beklentiniz ya da ön dişlerinizdeki dolu ya da diğer restorasyonları değiştirmek gibi bir düşünceniz varsa, tüm işlemler öncesinde beyazlatmanın yapılması gerektiğini bilmeniz gerekiyor. Çünkü beyazlatma ile diş rengi açılıyor ancak dolgular ya da restorasyonlar açılmadığı için koyu renk kalarak belirgin hale geliyor.
Diş Beyazlatma Sonrasında Açılan Diş Rengi Geri Döner mi?
Her hastada aynı olmamakla birlikte, özellikle beyazlatma sonrasında ilk 1 hafta koyu renk içecekler ve yiyeceklerden uzak durmak gerekiyor. Ancak bu durum birçok hasta için oldukça zorlu oluyor.
Genellikle 1 yıl içerisinde, eski rengine olmamasına rağmen beyazlatmada bir miktar gerileme görülmesi çok normaldir. Yeme içme rutinleri, kullanılan bazı macunlar ve dişin organik yapısı sebebiyle beyazlatmanın farklı sürelerde yenilenmesi gerekir.